2025’te İngiltere’ye Yeni Göçmenlik Kuralları: Birleşik Krallık’ta Kalmak Artık Daha mı Zor?
Birleşik Krallık, 2025 yılında göç politikasını köklü şekilde yeniden düzenlemeye hazırlanıyor. “Göç Sisteminde Kontrolü Geri Kazanmak” başlıklı Beyaz Kitap ve teknik eklerinde açıklanan yeni reformlar, son yıllarda tarihi seviyelere ulaşan göç akışını azaltmayı ve kamuoyunun göçmenlik sistemine olan güvenini yeniden tesis etmeyi hedefliyor.
2023 yılında net göç artışı +906.000 gibi tarihi bir rekor kırmış, bu sayı 2024’te +728.000 seviyesine düşse de hala çok yüksek kabul ediliyor. Hükümete göre bu artışın büyük kısmı Avrupa dışı ülkelerden gelen çalışanlar ve öğrencilerden oluşuyor. Bu durum sağlık hizmetlerinden konut piyasasına kadar birçok alanda baskı oluşturmakta ve aynı zamanda işgücü sömürüsüne zemin hazırlayabilmektedir.
Hükümet, göçün İngiltere ekonomisindeki önemini kabul etmekle birlikte, bu sürecin düzenli ve kontrollü yürütülmesi gerektiğini vurguluyor. Amaç, iç işgücü ve beceri eğitimi politikalarıyla uyumlu, daha az ama daha nitelikli bir göç sistemi kurmak.
Bu yazıda, yeni göç politikalarının temel ilkelerini, etkilerini ve vize sistemindeki büyük değişiklikleri detaylı şekilde ele alacağız.
Göç Reformunun Amacı ve Gerekçeleri
İngiltere Göçü Neden Azaltmak İstiyor?
Birleşik Krallık hükümeti, göç sisteminde yaşanan ani artışları “sürdürülemez” olarak nitelendiriyor. 2019’da 224.000 olan yıllık net göç rakamı 2023’te 906.000’e yükselerek tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Bu dramatik artış, özellikle Avrupa dışı ülkelerden gelen göçmenlerin çalışma ve eğitim vizeleriyle ülkeye girmesiyle oluştu.
Yetkililer, bu seviyelerde göçün; sağlık sistemi, eğitim altyapısı, konut talebi gibi kamu kaynakları üzerinde baskı oluşturduğunu savunuyor. Aynı zamanda, düşük ücretli işlere yabancı işçi getirmenin, iç piyasada beceri gelişimini engellediği ve işverenlerin adil ücret ödeme yükümlülüğünü azalttığına inanılıyor.
Bu nedenle hükümet, göç sistemini; iç eğitim politikalarına bağlı, yüksek beceriye dayalı, sınırları belirgin ve topluma katkı sağlayan bir yapıya dönüştürmeyi hedefliyor.
Göç Politikalarının 5 Temel İlkesi
Yeni reformlar beş temel ilkeye dayanıyor:
- Net Göç Azaltılmalı: Göç rakamlarının sürdürülebilir seviyelere düşürülmesi.
- İç Beceri ve Eğitimle Uyum: Göçmen alımı, ülke içindeki eğitim ve işgücü planlamasına entegre edilmeli.
- Adil ve Etkin Kurallar: Sistemin herkes için açık, erişilebilir ve uygulanabilir olması.
- Yasaların Ciddiyetle Uygulanması: Kaçak çalışmaya ve yasa ihlallerine karşı güçlü önlemler alınmalı.
- Topluma Entegrasyonun Desteklenmesi: Göçmenlerin sosyal hayata dil, kültür ve işgücü yönünden aktif katılımı teşvik edilmeli.
Bu ilkeler ışığında İngiltere, sadece kimlerin geleceğini değil, nasıl entegrasyon sağlanacağını da belirlemeyi hedefliyor.
Çalışma Vizelerinde Yapısal Değişiklikler
Skilled Worker Vizesinde Yeni Kriterler ve Sınırlamalar
Birleşik Krallık’ın göç politikalarının odak noktalarından biri, çalışma vizeleri oldu. Özellikle Skilled Worker (Vasıflı İşçi) vizesinde önemli yapısal değişiklikler planlanıyor. Bu değişikliklerin başında, vize için gerekli olan yeterlilik seviyesi geliyor. 2020 reformlarıyla RQF Seviye 3’e (lise sonrası yeterlilik) indirilen bu seviye, yeni reformlarla tekrar RQF Seviye 6’ya (lisans düzeyi) yükseltiliyor.
Bu değişiklik, vasıf seviyesi düşük olan birçok mesleğin artık uygunluk listesinde yer alamayacağı anlamına geliyor. Hükümet verilerine göre, yaklaşık 180 meslek bu değişiklikten doğrudan etkilenecek. Ayrıca, minimum maaş eşiği de artırılacak. Daha önce “Immigration Salary List” (Göçmen Maaş Listesi) ile düşük maaşlı işler için bazı esneklikler tanınırken, bu liste artık tamamen kaldırılıyor.
Artık hükümetin hedefi, işverenleri düşük ücretli işçi getirmek yerine, adil maaşlar vererek yerli işgücünü değerlendirmeye yönlendirmek. Bununla birlikte, mevcut Skilled Worker vizesi sahipleri, kurallar değişmiş olsa bile mevcut statülerini koruyarak vize yenileme, iş değiştirme ve hatta daha düşük vasıf gerektiren işlerde çalışma hakkına sahip olacaklar. Ancak yeni başvurular bu yeni kriterlere tabi olacak.
Bu reformlar, yalnızca göç akışını azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda işverenleri de daha nitelikli, adil ve sürdürülebilir istihdam politikalarına yönlendiriyor.
Bakım Sektörüne Yurtdışından Alımın Sonu
Bir diğer dikkat çeken reform ise, yaşlı ve hasta bakımı sektörüne yönelik yurtdışı personel alımının tamamen durdurulması. Özellikle Adult Social Care vizesi ile İngiltere’ye gelen göçmenlerin büyük bir kısmı bu sektörde çalışıyordu. Ancak, son dönemde bu alanda kötüye kullanım, düşük ücret, uygunsuz konaklama koşulları ve işverenlere tam bağımlılık gibi sorunlar sıkça gündeme gelince hükümet radikal bir karar aldı.
Yeni düzenlemeyle birlikte, bu alanda yurtdışından yeni başvuru alınmayacak. Yalnızca hali hazırda İngiltere’de yasal olarak bulunan bireyler, 2028’e kadar mevcut vizelerini uzatabilecek veya başka bir vize türüne geçiş yapabilecekler.
Ayrıca, bu vize türü için aile bireylerinin getirilmesine de kısıtlama getiriliyor. Artık yalnızca bazı özel koşullarda, örneğin bağımlı çocuk ya da eş için, belirli izinlerle aile birleşimi mümkün olabilecek.
Bu değişiklikler, İngiltere’nin sosyal bakım sisteminde doğrudan etkiler yaratacağı gibi, aynı zamanda göçmenler için en yaygın kullanılan yollardan birinin kapanması anlamına da geliyor.
Öğrenciler, Dil Yeterliliği ve Oturum Kuralları
Uluslararası Öğrenciler İçin Yeni Kısıtlamalar
Birleşik Krallık’a yapılan göçlerin önemli bir kısmı, üniversite eğitimi almak isteyen uluslararası öğrencilerden oluşmaktadır. Ancak 2025 reformlarıyla birlikte bu alanda ciddi değişiklikler getirilmiştir. Reformların en dikkat çeken yönlerinden biri, Graduate Route vizesinin süresinin 18 aya indirilmesi olmuştur. Önceden iki yıl olan bu süre, birçok öğrencinin İngiltere’yi tercih etme sebebiydi. Bu değişiklikle birlikte, yılda yaklaşık 12.000 öğrenci ve 400 bağımlı kişinin daha İngiltere’ye gelmemesi öngörülüyor.
Bir diğer büyük değişiklik ise, uluslararası öğrencilere yönelik %6’lık yeni bir yükseköğretim vergisi getirilmesi planıdır. Bu, birçok eğitim kurumu için ekonomik baskı oluşturabilirken, aynı zamanda İngiltere’nin eğitim cazibesini de azaltabilir. Bu yeni verginin ayrıntılarının 2025 Sonbahar Bütçesi’nde açıklanması bekleniyor.
Ayrıca, üniversitelerin öğrenci kayıt oranları ve mezuniyet oranları gibi temel performans göstergelerinde yeni alt limitler belirlenecek. Örneğin, bir üniversite %95 kayıt devamlılığı ve %90 mezuniyet oranını korumak zorunda kalacak. Bu koşulları sağlayamayan okullar, öğrenci vizesi sponsorluğu yapamayacak.
Ayrıca, okulların ve üniversitelerin, uluslararası öğrenci alım kararlarını verirken yerel topluluklar üzerindeki etkileri de göz önünde bulundurmaları bekleniyor. Bu da, üniversitelerin göç politikalarına karşı daha sorumlu bir duruş sergilemesini teşvik ediyor.
İngilizce Dil Seviyesi Artıyor, Oturum Kuralları Değişiyor
2025 reformlarının önemli bir diğer boyutu, İngilizce yeterlilik seviyesinin artırılmasıdır. Bu değişiklik yalnızca öğrencilere değil, çalışma ve aile vizeleriyle gelen göçmenlere de uygulanmaktadır. Artık Skilled Worker ve benzeri iş vizeleri için gerekli olan dil seviyesi B1’den B2’ye (Bağımsız Kullanıcı) yükseltilmiştir. Bu, göçmenlerin iş yerinde daha etkili iletişim kurmalarını ve toplumla daha iyi bütünleşmelerini sağlamak adına alınan bir önlemdir.
Daha dikkat çekici olan ise, işçi ve öğrenci vizeleriyle gelen bireylerin bağımlı yetişkinlerinin de artık A1 seviyesinde İngilizce bilgisi sunmak zorunda olmasıdır. Bu, daha önce hiç olmayan bir şarttı. Ayrıca, zamanla bu seviye A2’ye ve ardından B2’ye çıkarılacak. Bu gereklilikler, yalnızca başvuru aşamasında değil, vize uzatma ve yerleşim (settlement) başvurularında da geçerli olacak.
Kalıcı oturum kurallarında da önemli değişiklikler yapılmıştır. Artık süresiz oturum hakkı (indefinite leave to remain) için gerekli süre 5 yıldan 10 yıla çıkarılıyor. Ancak yeni sistemde “Kazanç Puanı Modeli” (Earned Settlement) uygulanarak, İngiltere’ye ekonomik ve sosyal katkısı yüksek olan bireylerin bu süreyi kısaltma şansı olacak. Bu konuda daha fazla detayın kamuoyu istişaresiyle yıl sonunda paylaşılması bekleniyor.
Tüm bu değişiklikler, İngiltere’nin göç politikasında artık yalnızca başvuru sayısına değil, başvuru kalitesine ve topluma katkıya odaklandığını açıkça göstermektedir.
Turist Vizeleri, Kısa Süreli Ziyaretler ve Dijital Sistemler
Vizesiz Seyahatlerin Kötüye Kullanımı ve Hükümetin Tepkisi
Birleşik Krallık’a yapılan kısa süreli ziyaretler, yani turist vizeleri ve vizesiz seyahat yolları, son yıllarda giderek daha fazla göçmenlik tartışmasının odağı haline geldi. Hükümetin resmi belgelerinde açıkça ifade edildiği üzere, bazı bireylerin İngiltere’ye kısa süreli ziyaret amacıyla giriş yaptıktan sonra aile bağı iddiasında bulunarak veya iltica başvurusu yaparak uzun süreli kalma yolları aradığı tespit edildi.
Bu tür kötüye kullanımların artması üzerine hükümet, bazı ülkeler için vizesiz giriş hakkını geri aldı. Örneğin Ürdün, Kolombiya ve Trinidad ve Tobago vatandaşlarına yönelik yeniden vize şartı getirildi. Bu kararlar, bu ülkelerden gelen ve iltica başvurusunda bulunan kişi sayısındaki ani artışla doğrudan bağlantılı olarak alındı.
2024 yılı itibarıyla, yaklaşık 40.000 iltica başvurusu geçerli vizelerle veya vizesiz yollarla ülkeye giriş yapan kişiler tarafından yapıldı. Bu rakam, küçük botlarla gelen sığınmacıların sayısından bile fazla. Bu durum, İngiltere’nin sınır güvenliği ve göç kontrolü açısından yeni stratejiler geliştirmesini zorunlu kıldı.
Hükümet, turist vizelerinin ve vizesiz seyahatlerin kötüye kullanılmasını engellemek için daha fazla ülkeye vize zorunluluğu getirebileceğini belirtti. Ayrıca, kötüye kullanımı tespit edilen ülkelere yönelik daha sıkı başvuru kontrolleri, belge doğrulamaları ve başvuru reddi kriterleri geliştirilecek.
ETA ve eVisa Sistemleriyle Dijitalleşen Göç Kontrolü
Göçmenlik sisteminin dijital dönüşümü, İngiltere’nin 2025 reformlarının en teknolojik ayağını oluşturuyor. eVisa (elektronik vize) ve ETA (Elektronik Seyahat Yetkilendirmesi) sistemleri ile artık tüm yabancıların ülkeye giriş ve çıkışları dijital olarak izlenebilir hale gelecek.
ETA, özellikle vizesiz seyahat edebilen ülke vatandaşları için tasarlanmıştır. Bu sistem sayesinde, kişiler seyahate çıkmadan önce dijital bir başvuru yapar, güvenlik kontrolünden geçer ve ancak olumlu onay alırsa İngiltere’ye giriş izni verilir. Böylece, İngiltere topraklarına potansiyel risk taşıyan kişilerin gelmesi baştan engellenmiş olur.
Öte yandan, eVisa sistemi, göçmenlerin dijital kimliklerle tanımlanması ve yasal statülerinin kolayca doğrulanabilmesini sağlar. İşverenler, ev sahipleri ve eğitim kurumları, bireylerin yasal durumunu hızlıca kontrol edebilir. Ayrıca bu sistem, hükümete yasa dışı kalan bireyleri takip etme ve gerektiğinde sınır dışı etme konusunda ciddi bir avantaj sağlar.
Bu dijital sistemler, yalnızca göç akışını kontrol altına almak için değil, aynı zamanda yasa dışı çalışmayı önlemek, suç şebekeleriyle mücadele etmek ve halkın sisteme olan güvenini artırmak için de kilit rol oynamaktadır.
Sosyal, Ekonomik ve İnsani Etkiler
Aileler, Kırılgan Göçmenler ve İşgücü Üzerindeki Etkiler
Yeni göçmenlik kuralları, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda derin sosyal ve insani etkiler de barındırıyor. En dikkat çeken alanlardan biri, aile birleşimi üzerindeki potansiyel etkiler. Hükümet, yıl sonuna kadar tüm göçmenler – İngiliz vatandaşları, kalıcı oturuma sahip olanlar, çalışanlar veya mülteciler – için geçerli olacak yeni bir aile politikası yayımlamayı planlıyor. Bu politika; ilişki kanıtı, minimum gelir şartı ve dil yeterliliği gibi kriterlerde sıkılaştırma içerecek.
Bu tür değişiklikler, özellikle düşük gelirli veya gelişmekte olan ülkelerden gelen bireylerin, aile üyelerini yanlarına getirmelerini zorlaştıracak. Uzun süreli ayrılıklar, psikolojik yükler ve toplumsal izolasyon gibi sorunlar bu sürecin insani yönünü ciddi biçimde etkileyecek.
Ayrıca, yaşlı bakımı, temizlik, otelcilik gibi sektörlerde çalışan kırılgan göçmen grupları, yeni düzenlemelerle daha fazla risk altına girebilir. Yasal yolların kısıtlanması, bu kişileri kayıt dışı çalışmaya veya sömürüye açık sistemlere yönlendirebilir. Her ne kadar hükümet bu sektörlerde sömürüyü önlemeye yönelik reformlar vaat etse de, uygulamada bu bireylerin haklarını savunmak hala büyük zorluklar taşımaktadır.
Geleceğe Bakış: Hükümet ve Eleştirmenlerin Perspektifi
Hükümete göre bu reformlar, İngiltere’nin daha adil, dengeli ve sürdürülebilir bir göç sistemi inşa etmesi için zorunlu bir adımdır. Göçmenlerin yalnızca sayısal değil, niteliksel değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği ve ülkeye katkı sağlayanların desteklenmesi gerektiği vurgulanıyor. Amaç, sistemin hem ekonomik verimliliğini hem de halkın güvenini yeniden kazanmak.
Ancak eleştirmenler bu duruşu fazla katı, dışlayıcı ve insan haklarını ikinci plana atan bir yaklaşım olarak görüyor. Üniversiteler, işveren birlikleri ve insan hakları kuruluşları; göçmenlere yönelik bu tür kısıtlamaların, İngiltere’nin uluslararası itibarını, beyin göçü potansiyelini ve kültürel çeşitliliğini olumsuz etkileyebileceğini söylüyor.
Bu noktada Birleşik Krallık, göç konusunda kritik bir dönemeçte. Başarılı bir denge kurulamazsa, reformlar istenmeyen sosyal bölünmelere, ekonomik dengesizliklere ve diplomatik gerilimlere yol açabilir. Ancak iyi uygulandığı takdirde, bu reformlar hem toplumun güvenini artırabilir hem de sistemin şeffaflığını ve etkinliğini yükseltebilir.
Sonuç
2025 yılında duyurulan İngiltere’nin yeni göç politikaları, göç sistemini daha yüksek becerilere, daha düşük sayılara ve daha sıkı kontrole dayalı hale getirmeyi hedefliyor. Eğitim, çalışma, aile birleşimi ve kalıcı oturum gibi alanlarda getirilen yeni kurallar, göçmenlerin Birleşik Krallık’a erişimini belirgin biçimde zorlaştırıyor.
Ancak bu zorlukların karşısında topluma katkı sağlayan, dili öğrenen, entegrasyona açık olan bireyler için hala fırsatlar bulunuyor. Reformların başarısı, yalnızca göçü azaltmakla değil, aynı zamanda insan hakları, ekonomik sürdürülebilirlik ve toplumsal uyum arasında dengeli bir sistem kurmakla ölçülecek.
Birleşik Krallık’ın göç politikasındaki bu yeni dönem, uluslararası toplum tarafından da yakından izlenmekte. Bu sürecin adaletli, şeffaf ve insani değerlere uygun yönetilmesi, ülkenin gelecekteki pozisyonunu belirleyecektir.